29 Eylül 2012 Cumartesi

20=40

Yazıma şu nacizane parçayla başlamak istiyorum ;



Ne de güzel demiş;

" Efkarım birikti sığmaz içime
Bin sitem etsemde azdır kadere
Gülmeyi unutan yaşlı gözlere
Mutluluktan haber ver dilek taşı  "

Hayat herkese farklı roller biçmiştir, herkesin oynayacağı rol farklıdır. Herkesi beklediği, beklentisi ve kendinden beklenenler çok ama çok farklıdır. Kimisi maddi olarak doymuştur, kimisi manevi.

Gelelim 20=40 mevzusuna.

Gurbetteyim yine..
Evimden uzaktayım.
Az önce kapattım telefonumu,
Yine doldu içim kederle.

İnsanlar her zaman yaşının gerektiğini yaşayamaz. Buna kimi zaman hayat izin vermez kimi zaman ise kendileri. Şu da bir gerçektir ki; hayat, en kahpe oyununu hep bize oynuyordur. Yani aslında benim derdim benim için, başkasının derdi başkası için en büyük derttir.( yazar burada kendi kendine anti-tez üretiyor ) şşş dokunmayın bana.

Efkarım birikti evet, aslında gençliğimin baharından beri böyle. Birikip duruyor. Zaman zaman taşıyor kimseler görmeden, sonra yine başlıyor birikmeye. Sonsuz bir döngü bu. Ve çözümü de olan bir şey değil aslında. Ne maddi ne de manevi olarak ne verirseniz verin geçmez bu. Giden ömürden gidiyor, gelmez ne çare. Araya şu parçayı da sıkıştırayım tam olsun ;

( Ruhu şad oldun, saygıyla anmayı unutmayalım )


Bir doz daha efkar aldıktan sonra yazımıza devam edelim. Harbi ne diyordum ben ? Başlıkla hala bağlantı kuramadım biliyor musunuz ? ( Hep derdi hocam, önce yazını yaz başlığı bulursun.. Hala söz dinlemiyorum..)

Pek çok anında hep geride ve sessiz kaldığım şu hayatta 40ıma geldiğimde bu günleri, yaşadığım sıkıntıları, eziklikleri hepsini tek tek hatırlayıp her birini ayrı ayrı anacağım. Elbet bizim de sıramız gelecek, belki 20sinde yaşayamadım, yaşayamayacağım gençliğimi ama 40ına da daha var. Elbet yaşayacağım. Elbet yıllara kaptırdığımı alacağım yine aynı hain yıllardan. İşte o zaman, işte o zaman.. Bugün kederlendiğim bu parçaları keyifle dinleyeceğim ve keyifle bu günleri anacağım kim bilir ?

** Elinizdekilerin kıymetini bilerek yaşamaya devam edin. Giden maddi yada manevi ne olursa olsun dönmüyor.

*** Yazar burada sitemkar bir dilde yazsa da, yaradana şükür etmeyi de ihmal etmiyor.( Yanlış anlaşılmak istemem, ben biraz paranoyağım da...)

Saygılar & Sevgiler.

23 Ağustos 2012 Perşembe

Yaş 18 & Hayatın Adaleti ...


Her yaşın ayrı bir güzelliği var elbet. Ama 18 ayrı.. Duruşu farklı bir kere. Baksana ne de ihtişamlı duruyor "ONSEKİZ" .

Herkes için farklı bir anlamı vardır 18'in. Kimi için "küçük sırlar", kimi için "arka sıradakiler"dir. Kimi için adam kimi için madam olmaktır, kimi için ehliyet almaktır, kimisi için ise pek çok deneyimin yaşıdır. Aslına bakarsan yolun da başıdır. 18 için herkes farklı hayaller kurar. O yüzden 18'in kutlaması da başkadır. Ne 17 ne de 19 gibidir 18'in kutlaması. Kimi babalar çocuklarına araba sözü verirler. Kimi kızlar daha kadındır artık. Dedim ya farklıdır herkesin 18'i. Başlasak yazmaya günler sürer, o sebeptendir ki uzatmaya da gerek yok azizim. Benim derdim bu güzellikleri yaşa(ya)mamışlarla. Onlar bilmezler 18 nedir, kimdir ? 17 ile 18'in bir farkı yoktur, giden yaştan gidiyordur o sebepten aldırmazlar. Kimisi küçük yaşta ekmek derdine düşmüştür 18 olmadan omuzlarında koca ailenin yükü, babası yoktur " reis " olmuştur ufak yaşta. Kimisi oku(ya)mamıştır, 18'i geldiğinde asker uğurlanmıştır ana ocağından. Kimi de vardır ki 13-15 bakılmaksızın dedesi yaştaki adamlarla(!) mal, mülk uğruna gelin gönderilmiştir. Bunlardan sonuncusu hariç anormal gelen ne var diye sorabilirsiniz.

Anormal olan şey hayatın adaletsizliği.

Çünkü şans denen şey bana göre 40'ından sonra kimsenin kapısını çalmıyor. Bir insan doğuştan ya şanslıdır ya şanssızdır. İnsan kendi şansını kendi yaratır diye bir şey de yoktur! O fırsattır, değerlendirmesini bilen değerlendirir.

Şanslı olanlar, paragrafa giriş yaptığım gibi olanlardır. Onlar hayatta kalmak için extra gayret göstermek zorunda değillerdir. Aynı şekilde hayatlarını sürdürmek için de fazladan çaba göstermelerine gerek yoktur çünkü zaten raylar önceden dizilmiştir bunlar sadece üzerinde gidebilseler yeterli olacaktır.

Gelelim şanssız olanlara. Bunlar garibandır, hayatın beş kardeşini daha doğmadan yemiş, bahtı karalardır. Öyledir ki, bazen ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar boştur, işe yaramaz. O iş olmayacaktır.

Yazarın notu :

Yazıyı yazmayı düşündüğüm ile bitirip tekrar okuduğumda düşündüklerim çok farklı. Anlatmak istediğim olay bir kıskançlık değil, dünyanın adaletsiz düzeni. Örneklerle olayı trajik hale sokmak istemedim.

Sevgiler, saygılar

27 Temmuz 2012 Cuma

Ben Milletvekili Çocuğu Olsam...

Aslında istediğimden de değil..

Sadece son zamanlarda gerek medyadan duyduklarım gerekse etrafımda yaşadıklarım..

Olay milletvekilleriyle de alakalı değil sadece. Birilerinin oğlu yada kızı olmak aslında mesele...

Benimde annem yahut babam eğer okutulmuş olsalardı kendi anne-babaları tarafından belki de çok farklı olacaktı herşey. Belki de bende şimdi polisleri sıraya dizmiş, fırça atmış video ve resimlerim boy boy yayınlanacaktı her yerde. Belki de başkasını işinden edip başka yere sürecektim, onun de keyfini sürecektim kendimce.

Hani derler ya en iyi kazanç kendi emeğin, kendi kazandığın, kendi terin. Hadi oradan ! Ne diye kıçımın teri aksın ki hazırdan oluk oluk para akacakken ne terlemesi... Gider ramazan mamazan dinlemez çıtırlarla yerim birde o parayı ohh daha ne ? ( bir başka merhum siyasetçinin oğlu stayla ) Keyfimden kime ne ? Yazar burada parayı nasıl yediğine bakmıyor aman deyim, sadece onu yukarıya taşıyan düşünceye zıt hareketler yapması daha doğrusu halkı sömürdüğü din olgusuna ters düşüyor. Sana diyorum, sayın okuyan. Heyy sana, sana !

Neyse dinden imandan çıkmadan yazıma devam edeyim. Dedim ya kıçınızdan kan alırlar, yeri gelir üstünüzden çok geçerler, geçinirler.. Üstüne birde ne itliğiniz kalır ne de başka birşey... Bunca şeyin üzerine hala kendi kazancım diyebilir misiniz ? Bence küfretmekten fırsatınız bile olmaz, yorgun düşer unutursunuz.

Unutmadan,
Kimseye fazla değer verip, onun malıymış gibi davranmayın.Yazık ederler.Sonra şu şarkıyı dinler durursunuz.

( merhumu da buradan sevgi ve saygıyla analım... )



Esen kalın.